27 Şubat 2012 Pazartesi

Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle der:


Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle der:

-”Kim ki, yapmış olduğu günahı hatırlar ve ondan dolayı; kalbi korkudan titrerse, onun günahı levh-i mahfuz’dan kaldırılmıştır.”

Rivayet edilir ki,

Biri Adullah bin Mesud (r.a.) a sordu:

-”Ben bir günah işledim. Tevbe edersem Allah (c.c.) kabul eder mi?”

İbni Mesud (r.a.) adamdan yüzünü çevirdi, cevap vermedi. Sonra dönüp adama bakınca gözlerinden yaşlar aktığını gördü.

Bunun üzerine İbni Mesud (r.a.) adama şöyle dedi:
-”Cennetin sekiz kapısı vardır. Hepsı açılıp kapanır. Ancak Tevbe kapısı kapanmaz. Kapının kapanmaması için bir melek bırakılmıştır. Tevbe et Me’yüs olma .”

İbni Abbas (r.a.) dan rivayet edilmiştir. Resülullah (a.s.v.) buyurdu:

Kul tevbe ettiği zaman, Allah (c.c.) onun tevbesini kabul eder, günahları yazan meleklere o günahı unutturur. Azalarına da yaptıkları günahı unutturur. Yer yüzünde ki, günahı işlediği yeri de, gökteki makamı nı da unutturur. Bunlara kulun günahlarını unutturur ki, kiyamet günü kulun aleyhine şehadet edecek kimse bulunmasın.

Tevbe-i Nasuh:

Kulun içten, dıştan pişman olarak ve bir daha o günahı işlememeğe azmetmek suretiyle yapılan tevbedir. Allah (c.c.) kabul buyurduğu tevbe de işte böyle olanıdır.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Her Gönül...

 

Her gönül bir tek sevgiliye dönüktür aslında.. Lakin kıblesi yanlıştır.. Bulduğunu sandığı şey gerçekte aradığı değildir.. Kimisi gül yüzlü bir güzele meftun, kimisi bir ceylan bakışlıya mecnundur.. Bazısı dünyaya kanmış, bazısı mala mülke aldanmıştır.. Oysa her biri aslında bir SEVGİLİ tarafından sınanmıştır...!


13 Şubat 2012 Pazartesi

Elbet bir gün buluşacağız


 
Elbet bir gün buluşacağız
Bu böyle yarım kalmayacak
İkimizin de saçları ak
Öyle durup bakışacağız
Belki bir deniz kenarında
El ele maziyi konuşacağız
Benim içimde yanan ateş var
Sevgilim ne zaman buluşacağız

Anlamadığınız sözlerin aleyhinde olmayın.



- Bilindiği üzere Hazreti Mevlânâ'yı anlaşılması güç derin sözleriyle etkisi altına alan Şems-i Tebrizi'den talebeleri ve halk şikâyetçi olmuş, Şems-i Tebrizi'den rahatsızlık duymaya dahi başlamışlardı. İşte böyle bir devrede Mevlânâ talebeleriyle birlikte giderken, yol kenarında önündeki kemiği yiyerek yavrularını emziren bir köpek görünce durdu. Talebelerine dönerek:

-Biliyor musunuz, dedi, içinde bulunduğumuz hali şu gördüğümüz tablo ne güzel izah ediyor. Şöyle devam etti:

-Bu yavrular dedi, şu koca kemiği yemeye kalksalar inci gibi dişleri çıtır çıtır kırılır, helak olurlar. Ancak anne güçlü dişleriyle o kocaman kemiği rahatça kırıp un ufak ederek yiyip süte çeviriyor ve yavrularına faydalı bir gıda olarak sunuyor.. İşte dedi Şems'in sözleri de bana o kemik gibidir. O sözleri ancak ben hazmederim, sizleri o sözlerle ben beslerim. O halde siz Şems'in kemik gibi sözlerine değil, benim süt gibi yorumlarıma kulak verin, o sözleri benden dinleyin! Anlamadığınız sözlerin aleyhinde olmayın.


9 Şubat 2012 Perşembe

Hocam! Acaba bizde mi yeniden müslüman olsak !!


Hocam! Acaba bizde mi yeniden müslüman olsak’



Türkiye’den bir akademisyen, İngiltere’de imamlık yapan bir öğrencisinin davet
üzerine bu
ülkeye gider. Bir gün namazdan kalkarlarken genç bir İngiliz yanlarına gelir ve :

‘Bir süredir Kur’an’ı inceliyorum. Ve müslüman olmam gerektiğine kanaat getirdim.
Müslüman
olmam için ne yapmam gerekir?‘ diye sorar.

Bunu duyan akademisyen ve imam çok memnun olurlar ve ona kelime-i şahadeti ve
anlamını
anlatırlar. İngiliz genç hem Arapça hem de İngilizce olarak kelime-i şahadeti
tekrar eder.

Özet bilgilerle İslam ve ibadetleri içeren kitaplar hediye edilir, mescitte (kültür
merkezinde)
gerekli eğitimi gün içlerinde gelerek alabileceği kendisine hatırlatılır ve bir isteği
olursa
araması için imamın telefon numarası kendisine verilir.

Yeni müslüman olan İngiliz genç mescit kapısına doğru yürürken, aniden geri döner ve
 
‘Muhammed (s.a.v.) mescitten nasıl çıkardı?’ diye sorar. İmam ve akademisyen
 
şaşırırlar ve ‘bismillah de ve çık’ derler.

Yatsı’dan sonra eve doğru giderlerken imamın telefonu çalar. Arayan şahıs :

‘Efendim ben bugün müslüman olan gencim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ben
 
sizi Muhammed’in (s.a.v.) yatmadan önce ve yatarken nasıl hareket ettiğini
 
öğrenmek için rahatsız ettim‘ der.
 
Bundan etkilenen imam, gence bazı şeyleri söyler ve telefonu kapattıktan sonra
 
hocasına dönerek :
 
‘Hocam! Acaba bizde mi yeniden müslüman olsak’ der.
____________________________________________
 
“Andolsun ki, Allah’ı(n rızasını) ve âhiret gününü(n saadetini) umanlar ve Allah’ı çokça
 
ananlar için Allah’ın Resûlü’nde, sizin için, pek güzel bir örnek vardır.”

Ahzab Suresi / 21. Ayet-i Kerime

8 Şubat 2012 Çarşamba

Yetenek mi İnsanlık mı ?(Bir Hikaye)


 Köyün tek çeşmesi başında üç kadın sıraya girmiş kaplarına su doldurmaktaymış. Kadınlar aralarında çene çalarken yanlarına yaşlı bir adamyaklaşmış ve kadınların konuştukları ile yakından ilgilenmiş.Birinci kadın şöyle demiş; "Bakınız benim bir oğlum var. Becerikli mi becerikli yetenekli mi yetenekli. İnanın örnek bir delikanlıdır o."

İkinci Kadın; "Benim de bir oğlum var. Bülbül gibi şakırsesi insanlara
gözyaşı döktürür."

Üçüncü kadın ise oğlu hakkında hiçbirşey söyleyememiş.

Kadınlar serçe parmağı kalınlığında bile su akmayan çeşmeden kaplarını zorlukla doldurduktan sonra oradan uzaklaşmaya hazırlanırken yaşlı adan onları izlemekteymiş. Bir arabirinci kadının oğlu görünüp grubun önünde
mükemmel bir takla atmış.

Annesi "jimnastik gösterileri de yapabilir"diyerek oğlunu pohpohlamış.Derken ikinci oğul gelmiş. O kadar güzelo kadar yanık türkü söylemiş kidinleyenler hayranlıklarından neredeyse küçük dillerini yutacaklarmış.

En son üçüncü kadının oğlu onlara yaklaşmış. İlk ikisinin aksine hiçbir şey yapmamış sadece annesine koşmuş ve su kabını onun elinden alarak kendisi taşımış.

Bundan sonra üç kadın yaşlı adama sormuşlar. "işte şimdi oğullarımızı
gördünüz değil mi?"
"Ben sadece bir tek oğul gördüm. Annesinin elinden su kabını alarak kendisi taşıyan oğulu" yanıtını vermiş yaşlı adam.